Tanrı insana rehber olması için tarihin muhtelif dönemlerinde peygamberler göndermiştir. Bu peygamberler Tanrı’nın kelamını, insanlara telkin etmeye çalışmıştır. Ürününü en iyi şekilde tanıyan Tanrı, belirli dönemler ışığından ziyade insana rehber olabilmesi için doğayı da armağan etmiştir. Bu doğadan insanlar, gerek meyve gerek bitki gerekse tahayyül vasıtasıyla maddi/manevi, soyut/somut olgularla yaşamına yön vermeye çalışmıştır.
Doğadan bir örnek:
Dünyadaki bütün ırmak, nehir ve akarsular sonuç itibariyle denize dökülür. Bu vaka Tanrı’nın insana ‘‘Benim gözümde hepiniz eşitsiniz.’’ mesajını kelimesiz yani sembollerle haykırışıdır. Bu haykırışın ve doğa olayının insan üzerindeki paralelliğine cenaze törenleri şahittir. Cenaze törenlerinde, yaşamını yitiren kişiye doğrudan ismiyle hitap edilmez. Bunun yerine cenaze ya da mevta gibi geçici kavramlarla anılır. Bu durum, Seyhan Nehri’nin Akdeniz’e döküldükten sonra artık nehir değil deniz olarak anılmasıyla benzerlik taşır Bu doğa ve insan üzerindeki paralelliği Yunus Emre’nin dizelerinde şöyle vücut bulur:
Denize kadar ırmak idi adın,
Gerisini bırak denize vardın.


Yorum bırakın