İnsanlık fıtratı gereği, elinde bulunanlarla hayatını sürdürür. Örneğin, bir arabanız varsa, onun kıymetini bilir ve onunla yaşarsınız. Bu durumda kimi insanlar kadirşinaslık gösterirken, kimileri de gözlerini hep daha yukarıda arar. Verdiğim basit örnek, aslında hayatımızda sürekli karşılaştığımız bir gerçektir; çünkü elimizde ne varsa onunla yaşarız. Hatta elimizde olanın bütünlüğünü kural sayarak, onu daha da içselleştiririz.
Tarihimizdeki önemli simaların bazılarını aklımıza kazıyarak öğreniriz, bazılarını ise yalnızca ismen biliriz. Aynı zamanda, tarihimizdeki önemli vakaların yıl dönümlerinde kutlamalar yaparız. Fakat bu önemli vakalar, diğerlerinden ne kadar daha önemli ki, bu vakayı kutlarken diğerlerini göz ardı ederiz?
İnsanın fıtratı gereği, elinde bulunan şeylerle hayatını sürdürmesi doğal bir durumdur. Çünkü senin yaşam kaliteni, elinde bulundurduğun ve sana kazandıran olgular belirler. Şimdi bir düşünce deneyi yapalım. Büyük büyük dedenizden size kalan önemli şirketler ve gayrimenkuller olduğunu varsayın. Muhtemelen şirketlerin başına geçtiğinizde, ofisinizde dedenizin büyük bir fotoğrafı olacaktır. Ancak, eğer büyük büyük dedenizden herhangi bir maddi veya manevi miras kalmadıysa, belki de onun kim olduğunu dahi bilmeyeceksiniz.
Bu durum beşeri ilimler içinde geçerlidir. Örneğin, 26 Kasım tarihi memleketimizde pek bilinmezken, 29 Mayıs tarihine geldiğinde neredeyse tüm halk, bu tarihin İstanbul’un Fethi olduğunu bilir. Ayrıca, bazı yerlerde bu vakayı yıl dönümünde kutlamak bir gelenek haline gelir. İki hadise arasında karşılaştırma yaptığımızda, her ikisinin de önemi eşdeğerdir. Ancak, 29 Mayıs’ı diğer tarihlerden üstün tutmamıza sebep olan tek durum, İstanbul’un bugün hâlâ Türk toprakları sınırları içerisinde olmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü insan, elindekiyle var olanla hayatını sürdürür. Dolayısıyla insan, elinde ne varsa onunla varlık bulur, geçmişin mirası ve tarihsel olaylar, her zaman yaşadığı toprak ve zamanın ona sunduklarıyla şekillenir, bu yüzden her şeyin değerini, sahip olduklarımızla tanır ve yaşarız.


Yorum bırakın